2 Ağustos 2007 Perşembe

keşke nihat genç abim olsaydı.:)

ben: nihat abi
n.g: bu adamlar var ya, bunlar milleti enayi yerine koyan hödükler!
ben: öylelerdir de, ben şey dicektim, sende jelatin var mı, yenilebilir jelatin?
n.g: he jel sehpanın üstünde olcaktı, atin'i de fi tarihinden kaldıgı için attım geçenlerde haha! bak jelatin dedin de, bunlar var ya bunlar, üç kuruşa kutsal vatan topragını elin aç gözlülerine satan jelatin beyinliler.
ben: jelatin beyinliler, hımm, peki.. şey o zaman, doğala özdeş şeftali aroması var mı acaba sende?
n.g: haydaa, özdeşmiş, aromaymış.. bak napcaksın biliyo musun, bu heriflerin topunu auschwitz'te yakıp, özdeş mözdeş değil bizzat doğal şeftali aromalı sabun yapcaksın ki, görecekler oturdukları yerden atıp tutmayı.
ben: ya ben jelibon yapcaktım ama evde ne glikoz şurubu kalmış, ne asitlik düzenleyici, jelatin de yokmuş zaten.
n.g: nerden çıktın sen ya, kim gönderdi itiraf et, kapitalist güçlerin oyununa gelmiş saf anadolu insanı numarası da yapma, yutmam. kapitalist dedim de, bunlar var ya postmodern köle bunlar, kutsal mabedlerinde periyodik olarak toplanıp, kapitalizm efendilerine kurbanlar sunan zavallılar.
ben: tamam, tamam, sinirlenme, gidiyorum ben.
n.g: sinirli değilim ben, sinirli dedim de bu herifler var ya, bunlar adamı...

sakın çok fazla nihat genç izleme!
çok izlersen senin de canın, çok feci öfkeli bakmak ve otuz dk da yirmi sekiz kez peşpeşe laf sokabilmek ister. böyle şeyler de bakkalda filan satılmıyor takdir edersin ki.

5 yorum:

mq dedi ki...

anlamadım ben

ruby dedi ki...

nihat genç diyorum, çok öfke dolu bi abi diyorum, yolunda gitmeyen bazı şeylere ve her şey yolunda gidiyormuş gibi davranan bazılarına karşı çok net ve keskin tepkisel bi duruşu var diyorum, üzüldüklerime üzülen, öfkelendiklerime öfkelenen birini görmek güzel diyorum.
sonra hayal kurdum bak : şimdi nihat genç gibi, işte hakan albayraklar, mehmet efeler, murat menteşler ve bu gibi abiler, bu abiler bilirsin güzel şeyleri çok güzel söylemesini bilirler, toplansalar ve yumruklarını masaya vursalar ve evet beyler,iyi performanstı ama buraya kadar, oyun bitmiştir, sahneyi boşaltın, meydan bizimdir deseler, sonra hiç bi şey eskisi gibi olmasa.. sanki olabilirmiş gibi geliyor, bi şey, hani tarih derslerinde işte ortam çok gergindi öyle ki eften püften bi olay tetiği çekti ve haçlı seferleri başladı gibi şeyler anlatılırdı, öyle bi şey gerekli sanki, tetiği çeken, damara basan, son damlayı taşıran, bam teline dokunan bi şey.

mq dedi ki...

ha, anladım şimdi.

Adsız dedi ki...

Kendini kitapların sürükleyici diline sürükleyebiliyor bazen insan... Ama bu saydıkların zatı şahane yazarlar, sadece kalemlerini beyaz sayfalara aktarmada okadar tepkili ve başarılıdırlar. Bunların yaşam kesitlerini ele aldığında "Acaba kaçının eleştirdiği sistem veya idareciler sayesinde kendilerine amade edilen veya ettirilen olanakların acaba kaçta kaçını kullanmıyordur?" şeklinde bir soru sor bakalım. O yüzden hiç hayal bile etmene gerek yok sayın ruby... Şüphen olmasın ki sahneyi boşaltanların yerine gelebilecek bu tarz oyuncular aynı oyunu oynarlar ve kendilerini de oyunun pırıltılı dünyasına da kaptırmak zorunda hissederler ki; kendilerine de bir paye çıkarılsın. Sanır mısın ki; "Buyrun sayın Gençler, Albayraklar, Menteşler buyrun sahne sizin..." denildiğinde sergilemekte olunan oyunun dışında farklı bir senaryo çıkabilsin?... Aynı soruyu kendime sorduğumda maalesef ben yine üzerime düşen muhalefet görevimi yapacağım ve "Hayır... Sanmam..." diyeceğim.

ruby dedi ki...

sayın derviş,

bence sisteme hiç bir şekilde dahil olmamak mümkün değil. çünkü, bu sistem, şey, bir ahtapota benziyor. milyarlarca, yok daha da fazla, yani en çok ne kadar olabiliyorsa o kadar bacagı olan ve bu bacaklarıyla her yere ama her yere uzanan bir ahtapot. nano teknolojiyle üretildigi için hiç birimiz göremiyoruz ahtapotu. göremedigimiz bazı(çogu) şeyleri yok sayma gibi alışkanlıklarımız oldugu için de 'oh ne güzel, hayat bir harika, ahtapot filan yok ' havalarında mutlu mesut yaşamımıza devam ediyoruz.

işte bence sisteme hiç bir şekilde dahil olmamanın imkansız oldugu zamanlarda, sisteme mümkün oldugunca az dahil olabilmek, en azından bu az dahil oluşun yolları olması gerektigi üzerine düşünebilmek, o yolları arayabilmek, o yollara çagırabilmek iyi bir şeydir.

bu abilerin yaşam kesitlerini ele alabilmek, sistemin kendilerine sundugu olanakların kaçta kaçını kullandıklarını bilebilmek isterdim ama M.S 2007 tarihi itibariyle yaşam kesiti ele alıcı, sunulan olanaklardan faydalanma oranı ölçücü bir alet icat edilmiş bulunmamakta ne yazık ki. böyle bir alet icat edilinceye kadar bu abilerin beyaz sayfalarda söyledikleri şeylere ve yaşam kesitlerinin söyleyegeldikleriyle tezat içinde olmadıgına inanmak istiyorum.

hem hayal etmeme çok gerek var. çünkü hayal etmeyince her şey daha da karanlık oluyor. hani hiç yıldızın olmadıgı bir gece şehrin elektrikleri kesilir ya, o zamanki gibi bir karanlık. kapkaranlık, çok korkutucu..

| Top ↑ |