10 Ağustos 2008 Pazar

nöbet no:002/psikiyatri servisi

kolay ikna olan hasta
-dr beeey, dr beey! (nefes nefese kalmış panik içindeki hasta dr odasına hızla dalar)
-buyrun?
-benim kalbim çok hızlı atıyor dr bey.
-olur böyle bu hastalıkta hanfendi, geçici şeyler bunlar, kalbinizle ilgisi yok.
-hımm, tamam.

kolay ikna olmayan hasta
-dr bey, ben kendimi çok kötü hissediyorum.
-nasıl kötü?
-bana risperidal verdiler ya, işte böyle içim içime sıgmıyor, süpermenmişim gibi filan hissediyorum
- yok içiniz rahat olsun osman bey, sizin hastalıgınızda böyle şeyler görülebilir.
(hasta gün boyunca aynı şikayetlerle dr odasına gelmekten bıkmamış, usanmamıştır)

ikna olmaya hiç niyeti olmayan hasta
-buyrun hanfendi?
-...
-bir şey mi soracaktınız?
-yooo, geziyorum ben.
-burası doktor odası ama.
-nolmuş?
-ee,şey,yani..

intern odasında meyve suyu içip, kitap okurken bi yandan da ilk iki diyaloğa kulak misafiri oluyor, zavallı levent abi diye düşünüp, birazcık da kıs kıs gülmek dedikleri şu şeyi yapıyordum.

ama neymiş, yine az sayıda kelimeyle çok sayıda şey söyleyebilme konusunda pek yetenekli muhteşem atalarımızdan biri bir kez daha dogru söylemiş, komşuna gülersen o vakit başına gelirmiş.
nitekim 3. hasta intern odasına dalınca, hasta karşısında ne yapacagını, ne diyecegini bilemeyip, öyle kalakalınca, kıs kıs güldüğüm bütün o dk'lar yüzünden kendimden son derece utandım.

sakın kimseye kıs kıs gülmeyin!

2 yorum:

mq dedi ki...

psikiyatrideyken iki tane kolay ikna olmayan hasta örneği görmüştüm.

biri her sabah bugün çirkin görünüyorum, yine sabah şeker yedim, şeker beni çirkinleştiriyor diyen, güzelleşmek için koridorda koşup egsersiz yapan kıvırcık saçlı bir beydi.

ikincisi sürekli kendimi kötü hissediyorum diyen, endiselenecek bir sey olmadigina ve odasına donup dinlendiginde daha iyi hissedecegine bi turlu ikna edemedigim; sonunda odasina donemeyecek kadar yorgun oldugunu soyleyerek doktor odamın onune oturuveren baska bir beydi.

ruby dedi ki...

ikisine de bayıldım :)

zaten genel olarak psikiyatri hastalarına bayılıyorum sanırım. koridorda yürürken hep böyle içimden hepsine selam vermek, bugün nasıl olduklarını sormak, söylemek istedikleri bir şeyler varsa dinleyebileceğimi söylemek filan geliyor.

niye kendimi onlara böyle yakın hissediyorum bilmem ki.

'evet bi şeyler yanlış. evet bi şeyler normal değil. evet bi şeyler sizin istediğiniz gibi değil. ama bütün bunların nedeni ben değilim. biraz kafanızı kaldırıp etrafınıza bakabilir misiniz? sizce de her şey biraz yanlış değil mi?'

sanırım hepsinin içinden böyle cümleler geçiyor. ama bazen içimizden geçen cümleleri dışımızdan söylemek içimizden gelmez. söylemek için çok yorgunuzdur bazen. söyleyip umursanmamak için de biraz gururluyuzdur. işte içimizden gecenleri dışımızdan gecirmekten vazgectiğimiz böyle zamanlarda bir kaç yolu vardır bunları diğerlerine iletmenin:
*susmak
*digerleri gibi konuşmamak (saçmalamak da diyorlar)
*diğerleri gibi davranmamak.

ben çogu zaman susmayı seciyorum. bahar saçmalamayı seçmiş mesela, bilal susmayı secmiş gibi görünüyor, osmansa diğerleri gibi davranmamayı..

niye kendimi onlara böyle yakın hissediyorum bilmem ki? hayır biliyorum.

| Top ↑ |