7 Eylül 2008 Pazar

merhaba

sabah 6:54. kerahat vaktinin çıkmasını bekliyorum. bu gün sahurdan sonra uyku tutmadı, sanırım sınav yaklaştıkça uykularım azalacak. stres bende çok uyuma ve uyuyamama olarak iki uçta bulgulara sebep olabiliyor... mesela gece galiba 1.30'a doğru yattım, 4'te kalktım ve uykum yok... çocukken uyuyamadığımda ağlardım. herkes uyuyunca, gece boyunca, karanlıkta sadece benim uyanık kalmam ihtimaline dayanamazdım galiba. karanlıktan çok korkardım zaten. ablam beni korkutmak için, gözlerini korkunç yapar, korkunç şeyler anlatırdı. 3. katın penceresine kadar zıplayabilecek yeşil, parlak gözleri olan, kocaman kapkara bir köpek mesela. eskiden fosforlu, yanyana iki dikdörtgen gibi olan ışık düğmeleri, karanlıkta aynı o köpeğin gözlerine benzerdi. bir odadan diğerine giderken hala ışıkları söndürmeden giderim. sırayla bütün ışıkları yakarak. ışık düğmesine basmak için odaya girmek bile çok korkunç, eğer kapının hemen yanındaysa odaya girmeden, elimi uzatarak ışık düğmesine basıyorum, üstelik elimi uzatırken sürekli besmele çekerek. karanlıktan çok korkuyorum ve ne fenadır ki, ışıkta uyuyamıyorum. gözlerimi kapatsam bile ışık batıyor sanki. başıma yorganı kapatsam nefes alamıyor gibi oluyorum. mecbur kapatıyorum tabi ışığı. sakinleşene kadar kalbim hızlı hızlı attığından uykuya dalmam epey sürüyor. bu sürede okuyabildiğim kadar ayetel kursi felan okuyorum. sanırım bu kadar korktuğum için sık sık karabasan gibi şeyler oluyor. karanlıktan bu kadar korkuyorum ama mesela izmitteyken evde tek başıma kalabiliyordum. üstelik dış kapıyı kilitlemek bile aklıma gelmezdi çok zaman. bir sabah anahtarımı aradım aradım bulamadım, artık geç kalıyorum diye aramaktan vazgeçerken kapıyı açtım bi baktım, eve girerken anahtarı kapıda unutmuşum, bütün akşam ve bütün gece ööyle dışarda kalmış anahtar. üstelik geçen sene alt kata hırsız girmiş, ona rağmen bu kadar rahatım yani. yani bu kadar rahatken, ne diye karanlıktan korkuyorum onu da anlamıyorum ki.

5 yorum:

solar dedi ki...

izmit insanı tek başına bırakmaz hiçbir zaman; deniziyle, ruhuyla hep ışık verir, ondan korkmamışsındır bence:)
hayatta bir de 'sınavlar' diye bir gerçeklik vardı değil mi:(

mq dedi ki...

solar;
izmit'i hele de ilk zamanlar hiç sevememiştim. şehirleri sevdiren mekanlardan çok oradaki insanlar oluyor sanırım. izmit'te sevdiğim insanlar oldukça izmit'i sevmeye başladım ben de. yoksa izmit değil ruhuma ışık veren falan, ordaki kıymetli insanlar :)

pekiy sendeki bu izmit sevgisi de nedir ey solar. ruby hala pek sevmez izmit'i mesela.

solar dedi ki...

yeni şablonun pek bi güzel olmuş, postların yanındaki tarih yazmama sorununu şöyle aşmıştım ben; tarih başlığı biçimi "01 ocak 2008 pazartesi" şeklinde tarihpulu biçimi de pazartesi, "ocak 01, 2008" şeklinde yapmıştım, bi dene belki işine yarar:)

izmit'e gelince de, denizi huzur verir bana, hafif şizofreniye kayan bir durum aslında, denizle arasıra konuşuruz falan, ruby de denesin bi bence, ona da bir şeyler fısıldar izmit:)

mq dedi ki...

solar;
tarih yazmaması konusundaki yardımın için teşekkürler :)
bu şablondan her an vazgeçebilirim, eskiden üstteki resmi hafta bi iki defa değiştiriyordum. tam güzel oldu bu resim demiştim ki, bu sefer de temayı değiştirmeye karar verdim. ders çalışmamak için oyalanacak şey arıyorum galiba :)

izmit merkezin denizi pek konuşulacak gibi değil ama herekeyi özellikle kışın severim. kar yağarken herekenin denizi çok güzel olur, halden anlar:)

ruby dedi ki...

istemem!

bana bir şeyler fısıldamasını isteyeceğim en son şey izmitin denizidir herhalde şu dünyada.

ama andromeda galaksisinde bana bir şeyler fısıldamasını isteyecegim en son şey başka bir şey tabi. ama bunun konumuzla ilgisi yok.

izmit de, denizleri de uzak olsunlar mümkünse benden.. o mümkün değilse ben de uzak olabilirim. o da mümkün değil demeyin lütfen, rica ediyorum.

| Top ↑ |