Tut beni bir deniz düşüyor uçurumlarımdan
Bir deniz dinmeksizin düşüyor.
Ne zamandır bu iki satır dolanıyor aklımda. Başı yok, devamı yok. Bu aralar hayatım da öyle. Nerde durduğumun farkında değilim, neden burdayım onu da bilmiyorum, buralara nasıl geldiğimi düşününce şaşırıyorum, anlamıyorum. Hani var ya, öyle uzak ki geldiğim yollar, yanlis bir öyküdeyim… O şarkıdaki gibiyim.
Sabah aynaya bakarken orta hazırlıktaki o başörtüsünü düzgün baglamayi bir türlü beceremeyen küçük kızı gördüm. Sadece bir an, ama bir an yetti onu nasıl özlediğimi anlamama. O zamanlar dünyam da küçüktü benim gibi, kafam hiç karışık değildi; emin olduğum pek çok şey vardı. Lisedeyken bir arkadaşım insanın hayatındaki renkler üniversitede belirginleşir, netleşir demişti. Bende iyice bulandı renkler üniversitede. Üniversitedeyken bunları anlattığım bir başka arkadaşım da demek ki senin hayatında renkler hep bulanık olacak dedi. Cesare Pavese de yaşıtlarımın yirmi iki yaşında emin olduklarından ben hala otuzumda emin değilim demiş. Herkes bir şeyler söylüyor ve ben bunları pek de yorumlayamadan sürekli depoluyorum. Herkesin anlattığında dogru olan bir seyler buluyorum, hic birini tam dogru bulmuyorum. Zaten Alev Alatlı da bu dünyaya dair olup da yüzde yüz dogru ya da yüzde yüz yanlış olduğu kanıtlanmış tek bir veri yoktur demiş. Gerçi bu paradoks, yani bunu da kanıtlayamayız. Böylece hiçbir şeyden emin olamıyoruz. Aslında bu hiçbir şeyden emin olamama hali o kadar da kötü değil. Hiçbir şeyden emin olmayınca, hiçbir şeyi sahiplenmiyorsunuz da; böylece hiçbir şey için çabalamanız da gerekmiyor. Antiidealist bir yaşam.
14 Mayıs 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
| Top ↑ |
3 yorum:
belirsizlik insanı korkutur, tutunacak bir dal arar insan, boşluktaysa ayağını yere basmak ister, kaybolan herkes yolunu bulmak ister, kaybolan hiç kimse kendisine uzatılan bir haritaya hayır demez. yanılıyor muyum yoksa?:)
"kaybolan hiç kimse" hiç kimse, hepsi, herkes.. bunlar ve benzerleri ile başlayan cümlelerin pek çoğu yanılgı belirten cümlelerdir. seninkinin de öyle olduğunu düşünüyorum. bıktım bu hayattan, kaybolup gitmek istiyorum, ne ben bileyim nerde olduğumu ne de kimsecikler. diyenler olabilir pekala. benim bahsettiğim belirsizlikler ve kayboluşlar bunla alakalı değildi gerçi. benimki daha çok ismet özelin şimdi ismini hatırlamadığım bir kitabının şimdi tam hatırlayamadığım arka kapak yazısındaki gibi bir kaybolma: "bir insan için bütün yollar gidilebilirse, o insan kaybolmuştur" her yere gidebilirim ama nereye gideceğimi bilmiyorum falan. evet, bu kötü bir şey. zaten her yer gidilebilir değil aslında, gidilebilir yollar mümin kalbi kadar ama her mümin için bir tane. işte hangisi benim yolum bilmiyordum. biri bana harita verse asla hayır demezdim, evet. ama o birinin kim olduğu önemli, haritaya inanmak için.
doğrudur genellemeler yanıltıcı olma riskini taşır genelde.ama aslında benim kastettiğim, insanın bazı net gerçeklere, doğrulara, ya da hakikate diyelim ihtiyaç duymasıydı. yani şunun gibi:"bir cümle söyle bana
içinde yalan olmayan bir cümle/göklere bakma anında dünyadan çıkma anında/söyleyip kaybolayım söyleyip varolayım
bir cümle bir cümle bir cümle/lailaheillallah."
bu arada ismet özel'in o sözü, emin değilim ama sanırım, "taşları yemek yasak" kitabındaydı. bir de Bab'aziz filminde geçen şu söz geldi şimdi aklıma;"Yürümek kâfidir, sen yalnızca yürü."
Yorum Gönder