hayat ne kadar garip gerçekten, vapurlar filan.. pediatri servisinin korkunç intern odasında oturuyorum. kanapenin bir ucunda bir gün önceki nöbetçinin bıraktıgı kahvaltı artıkları (oda salatalık, domates ve zeytin kokuyor ), diğer ucunda ben varım. benim sag tarafımdaki duvarda quentinin adı yazıyor. penceresi olmayan ve 3 servis internü için sadece 1 tane kanepenin oldugu bu küçücük odanın muhtelif yerlerinde nöbetçilerin bıraktıgı çarşaflar, yastıklar ve battaniyeler var. şu kabanların, montların filan asıldıgı şeyden pijamaya benzeyen, genelde nöbetlerde giyilen intern kıyafetleri sarkıyor. çöp kutusundan giyilmiş galoşlar fırlamış.
bütün bu moral bozucu dekor ve mutsuz oldugu her halinden belli olan bir kız eşliğinde adı 'ODA' olan bir kısa film çekilebilir. oda, ispanyolca yada fransızca nasıl söyleniyor ki? film boyunca arka fonda da brian eno'dan by this river çalsın. kız film süresince önündeki kagıtlara hep aynı küçük şemsiyeyi ve sürekli yagan bir yagmur çiziyormuş mesela. ben izlerdim bu filmi. 'sonsuzluk ve bir gün' kadar iç karartıcı olabilir evet, ama en azından bu, kısa film.
dışarıda karanlık ve yagmurlu olmayan bir gün var.
içeride suratı asık bir takım asistanlar ve hasta bir takım çocuklar var.
kalksam duraktan dolmuş gibi / arka koltukta unutulmuş gibi, diyen şarkıyı duysam ağlayacak gibiyim.
rüzgarlı bir havada iki tarafında uçsuz bucaksız gelincik tarlalarının oldugu bir yolda bisiklete binmek, gitmek, gitmek, gitmek, yolun bittiği yerdeki o agacın altında biraz oturmak, sonra derin bir nefes almak ve başka bir zamana, bambaşka bir mekana kaybolmak istiyorum.
hepsi bu..
16 Ekim 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
| Top ↑ |
7 yorum:
çok düşündüm ben bunu..bence pediyatri stajında olmamızdan kaynaklanıyor bu karamsar ruh halleri bizdeki..
ama bisiklete binip o yolun sonundaki ağacın altında oturup yeniden nefes aldığını hissetmek ve kaybolmak fikri çok hoşuma gitti ve inanılmaz bir istek duyuyorum içimde..
herkesin gitme nedeni farklı ama isteği aynı sanırım.
o kendine has kokusu beni de öldürür pek çokları gibi. ve pek çokları gibi allah düşürmesin ama yokluğunu da göstermesin derim. nasıl 1 metaforsa ya da düşünce biçimiyse artık. ikiyüzlülük ya da bencillik mi desem. yahut ne desem bilmem ki. eternity and a day muhteşem bir film ve müzik ziyafeti bana kalırsa. tüm iç karartıcılığına rağmen. onu muhteşem yapan da bu değil mi zaten. öyle...
benim o ODA'dan üstünde mercimek çorbası, kahve, domates ve çay lekeleri olan pembe, ekose desenli battaniyem çalındı. yani benden başka kim o kadar kirli bir battaniyeyi kullanır ki diye düşünmüştüm ama...
sanırım ismimin tamamını yazmamıştım. ruk diye bırakmıştım sonra ruken'e göstermiştim, bak herkes sen yazmışsın sanacak demiştim. zira okul birincisi olduğu için benim ismimden önce onunkini anımsayacaktı insanlar, ama...
ruby..
beraber alabilseydik pediatriyi daha çekilebilir olurdu belki de..yine kendimizi fan edeceğimiz birini ya da bir şeyi bulurduk belki :) ya da önceki fan maceralarımızı konuşup gülerdik ya da sadece sabah toplantılarında karşılaşıp yakınmalarımızı günlük yapıp biriktirmezdik içimizde (gerçi o toplantılara katılım yüzdemiz ne olurdu bilinmez :))
hale: bisikletini al gel, aşagıdaki nehrin orda bekliyorum seni. karanlık olmadan yolun sonundaki agaca ulaşmamız gerek.
rehavet: bazı baylar vardır. bu baylar gitmek isterler. çünkü gitmek istedikleri yerler vardır.
sonra bazı bayanlar vardır. bu bayanlar da gitmek isterler. çünkü kalmak istemedikleri yerler vardır. bu bazı baylar ve bayanlar için 'bir an önce gidebilmekler' diliyorum.
quentin: bir de öyle etegin vardı senin. üzerinde domates, çimen, kahve, çikolata lekesi gibi muhtelif inatçı lekeler vardı:) deterjan reklamında oynatıp şöhret yapacaktım o etegini. gitmeseydin tabi.
cirujano: geçip giden zamanları bir yerlerde bulsak. sonra, güzel zamanların gecip gitmelerine yasaklar koysak. sonra pediatri toplantılarını, yok yok en iyisi pediatri internlüğünü yürürlükten
kaldırsak. sonra? sonra da hamak alıp sallansak. canımızı sıkan her şeylerden hemen kurtulsak.
güzel olurdu.:)
sual: ne yapsak ne yapsak
bir hamak alıp sallansak
kurtulur muyuz bunalımdan
hamakta sallasak.
elcevab: yeah!
:) güzel fikirler :) hepsini onaylıyoruım özellikle hamak alıp sallanmak olayını zira ben hamakta uyumayı çok severim de.. sallanırkene bir süre sonra uyuyup kan seratonin düzeylerimizi artırıp mutluluğumuza mutluluk katarız :)
Yorum Gönder