25 Mayıs 2012 Cuma

piedra ırmağının kıyısında

seni seviyorum. biliyorsun zaten. olmuyor, olmuyor, sensiz olmuyor gibi şeyler geliyor aklıma, utanıyorum. böyle şerkılar dinlemem halbuki, nereden geldi aklıma. sen niye uzaksın bu kadar bana. değilim dedin ama bana öyle geliyor işte. tamam, elimi uzatayım sen tut diyecek değilim. haddimin fakındayım. bir kez konuşsan benimle, lütfen, nolur diye yalvaramayacağımı da pekala biliyorum. sen şimdi bir müddet oyna, oyalan ama beni hiç çıkarmayacaksın aklından, sonra vakti gelince belki kavuşuruz, demiştin. ben yapamıyorum. evet bir takım oyunlar oynuyorum, orada burada oyalanıyorum. ama sen orada ben burada olunca ne kadar manasız her şey. böyle söyleme diyeceksin. tamam peki söylemem. ama ben göremiyorum işte manaları, yeteneksizim, dikkatsizim, belki bakmasını bilmiyorum, yanlış yerlere bakıyorum belki hep. bu günlerde kocaman gövdesi olan bir ağaç bulup uzun uzun sarılmak geliyor içimden sık sık niye bilmiyorum. bana seni hatırlatan bir şey var ağaçlarda. şimdi gitsem sarılsam bir ağaca, reddetmez beni. niye sarıldın demez. beni seviyorsun iyi ama bakalım ben seni seviyor muyum demez. öylece durur, kabul eder beni. küçük yeşil yaprakları hafifçe sallanır rüzgarda. güneş gelmesin üzerime diye gölge yaparlar. sessizlik, huzur, ağaç, hafif bir rüzgar ve ben. güzel bir filmin son sahnesi gibi. işte böyle sarılmak istiyorum sana ama yoksun. ne kadar zor bilsen. biliyorsun evet ama beklemek, beklemek hangi bir zamana kadar. uzatma dünya sürgünümü benim demek istiyorum ben de ama karşına nasıl çıkacağım böyle. beni unutma, beni hatırla, hep hatırla beni deyişin. benim unutuşlarım seni. ocağı açık unutmayışım, ütüyü prizde unutmayışım, anahtarı evde unutmayışım ama seni unutuşum. çok seversen unutmazsın dediler. ben çok sevmiyor muyum seni? ya bu hissettiklerim? hiç kimseyi, hiçbir şeyi yerine koyamayışım. hep bir eksiklik duygusu, yarım mutluluklar, hayal kırıklıkları, aradığını bulamamaklar, kaçışlar dünyadan ve içindekilerden. sabret dedin. sabır ne güzel ama ne kadar zor bazen.ay şekerim, yaşın kaç, başın kaç, neler düşünüyorsun böyle. gez, dolaş, ye ,iç, keyfine bak, ben senin yerinde olacağım.. yersem, içersem, gezersem, dolaşırsam geçermiş, kurtulurmuşum böyle düşüncelerden. böyle düşüncelerden kurtulmak! benim düşüncelerim sensin. senden mi kurtulmamı istiyorlar? ne diyor bu insanlar? nasıl sabredeceğim bütün bunlara. sen nasıl sabrediyorsun, ben bu kadarına katlanamazken. ne kadar büyüksün. ne kadar küçüğüm karşında. piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım. bir kitap adı. piedra ırmağı diye bir ırmak var mı, varsa nerede bilmiyorum. bir ırmağın kıyısında oturup ağlamışlığım da yok. ama düşününce güzel geldi birden. kız etrafta kimselerin olmadığı bir nehrin kıyısına gider. sadece rüzgar sesi ve nehirde sakince akıp giden suyun çıkardığı ses duyulmaktadır. bağdaş kurup oturur. bir dizinin üzerine bir defter koyar ve yazmaya başlar. yazdıkça yazar. yazdıkça iç geçirir. rüzgar hızlanır. ağaçlardan yapraklar düşer. nehir daha hızlı akmaya başlar. kız yazar. kız hem yazar hem ağlar. yağmur başlar belki. nehrin üzerine yağmur damlaları düşer, küçük genişleyen daireler yaparlar suyun üzerinde. defterin yaprakları üzerine gözyaşları düşer. mürekkep dağılır. yazılar okunmaz olur. hayır, aslında yazılır yazılmaz okunduğu için, başkalarına değil O'na anlattığı için, başkaları görmesin, bilmesin diye silinir yazılar. gülümser kız. kalbinin üzerindeki o koca taş biraz hafifler. kafesin parmaklıkları sanki biraz aralanır. mağaranın çıkışını kapatan dev kaya hareket eder biraz, küçük bir çıkış deliği açılır. fırtına bir süreliğine diner, gemi bir sahili selamete ulaşır bir vakte kadar. çünkü her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. çünkü karanlıklardan sonra aydınlık vardır. şehrin öte yakasından koşup gelen bir adam vardır. ben batıp gidenleri sevmiyorum. seni seviyorum. hayatım ve ölümüm senin için olsun, yardım et.

13 yorum:

NeLLy dedi ki...

bence bu yazı amacı hasıl etmiştir.

ruby dedi ki...

amacı yoktu aslında yazının. içimizdekileri, dışımızdakileri her şeyi bilen birinden neyi ne kadar saklayabiliriz. yapabilecek bir şey olmayınca, bir yazmak kalınce geriye böyle yazılar çıkıyor işte ortaya. belki böyle şeylerin yazılması da doğru değildir. kendine sakla duygularını, aleme ilan etmene lüzum yok diyebilirler kimileri.

seni görmek güzel nelly. uzun zaman sonra bir tanıdığı görmek gibi. selamlar..

NeLLy dedi ki...

"duygularını kendine sakla" mı? bence bloglar içimizde durunca bize zarar veren duyguları aktarmamız için var, ve bu yüzden güzeller hatta.

uzakta gibiyim ama aslında buralardayım. nice to see you too :)

mq dedi ki...

yeni resim güzelmiş çok.

ruby dedi ki...

:)

dr.a.a dedi ki...

çok güzelmiş, görüşsek de daha uzunlarını konuşsak....

ruby dedi ki...

:)görüşelim ayşegülcüm, özlendiniz biliniz.

dr.a.a dedi ki...

ben de özledim ben de :) aynı şehirde olup da uzun süre görüşememek şehirler içinde istanbula has bir özellik mi acaba?

ruby dedi ki...

herhalde öyle. gülü sevdik, dikenine katlanıcaz artık ne yapalım.

şeyma subaşı dedi ki...

:) ne kadar güzeldi blogları takip ettiğim çocukluk yıllarım. bir nevi çocuk sayılırdım. liseye mi gidiyordum ne?
yahut o zamanlardan beri takip ediyordum. şimdi yıllar yıllar sonra ben de uğradım buralara. tasarım da pek güzel olmuş. blogspotta böyle bir tasarım varsa hemen ben de yeni bir blog açayım?? hem ben de içimdeki duyguları dökmüş olurum. ruby beni hatırlar mı ki? ama quentin kesin hatırlar. :)
selam ile iki dost.

ruby dedi ki...

Merhaba seyma
Ben pek hatirlayamasam da seni, malum yillar yillar olmus gercekten biseyler yazali ve bir okuyucu yorumu goreli buralarda, hosgeldin diyorum. Ne iyi ettin.
Bizim cocukluk yillarimiz degildi buralarda biseyler yazdigimiz yillar gerci ama bence de ne guzeldi o zamanlar. Bol hikayeli, siirli, filmli, gerceklerden cok hayalli, korkulardan cok umitli, naif, temiz yillar.
Simdi baska zamanlardayiz. Bu zamanlar da gececek. Iyi ki.
Sonra belki cok baska zamanlara uyaniriz. Yeniden agaclara sarilmak, nehir kenarlarinda oturmak, bloglara yazi yazmak gelir yine icimizden. Iste o zamanlarda bulusmak umidiyle..

Selamlar:)

Dublor dedi ki...

hakkaten meteor düşmüş zaman çizgisinin üzerine profesör. blok halinde alıp götürmüş arasını.
bi el edeyim dedim geçerken. selamlar.

ruby dedi ki...

:)
gercekten yazının tarihinin 2012 oldugu dusunulurse burasi goktasi carpmasi, virus salgini yahut lanet olasi uzaylilarin istilasi sonrasi kus ucmaz kervan gecmez bir gezegene donusmus.
selaminizi uzak bir gezegenden gonderilmis bir sinyal gibi kabul edip, hayat emarelerinin goruldugu gunlerde yeniden gorusmek uzere diyorum.
selamlar kaptan clark..

| Top ↑ |