1 Ocak 2007 Pazartesi

kendim içindeyken kafam dışındaysa...

'' düşünüyorum da, Platon, seyahat etmek belki gerçekten de biraz canlandırabilir seni.
ruhun kış uykusuna çekilmiş gibi. uyuyakaldın sen, hem de öyle yorgunluktan filan degil,
duygu ve izlenim yetersizliginden ''
ölü canlar /n. gogol

ölü canların sonuna dogru bi yerde vasiliy kardeşi platonov'a diyordu bunları. işte dedim, işte bana da olan bu, duygu ve izlenim yetersizligi. acaba dedim, gerçekten işe yarar mıydı seyahat etmek. sonra aklıma m. kutlu' nun ' ya tahammül ya sefer' kitabı geldi. ya tahammül ya sefer... yani ya tahammül edeceksin, olmadı sefer edeceksin kardeşim, başka da bi şey demiyorum ben sana mı diyor şimdi ? ama ya, ne tahammül edecek ne de sefer edecek psikolojide degilse insan? olmuyor mu yani, oluyor. tahammül etmek de istemiyorsun, sefer etmek de. sefer etmedigin için burda kalmış oluyorsun. ama burda olan şeylere tahammül edemedigin için tüm aklın ve kalbinle burda da degilsin. sonra da aklıma şu şarkı geldi, hani ' ya dışındasındır çemberin, yada içinde yer alacaksın, kendin içindeyken kafan dışındaysa...' diye devam ediyordu. ee dedim, kafam dışındaysa, evet, sonra, sonra ? yok, şarkının bundan sonrası yok, dışındaysaaaa diyolar bitiriyolar. olmaz ki, bi şarkı getirilip böyle kritik bi noktada bırakılmaz ki..ya hayatının bundan sonrası sizin yarım bırakmayıp devam ettirdiginiz küçük bi cümleyle değişebilecek biri varsa orda burda yada şurda. neyse herkes her şeyi yarım bırakıyo zaten, kimsenin sizin varoluşsal problemlerinizle ilgilendiği filan yok. insanlar sizin anneannenizin dedenizle nasıl tanıştıgını merak ediyolar mesela, yada hiç olmadı onlara grönlandda kaç bitki
türü yetiştiginden filan bahsedin bari... varoluşsal problemlermiş, alemsiniz yani!

25 yorum:

mq dedi ki...

devamı var şarkının zaten ruby, şöyle diyor, eger çemberin dışındaysan diyor; çaresi yok kardeşim ,her akşam böyle içip, kederlenip mutsuz olacaksın, meyhane masalarında kahrolacaksın, şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın diyor.

mq dedi ki...

"sefer veya tahammül arasında oldugu gibi, sefer etmemek; yani eylemsizligin de senin seçimindir. madem seçtin, aglayıp sızlanmaya hakkın yok" demişlerdir bunu, derler. sefer etmek veya tahammül etmek arasında seçim yapmaya zorlanmamız göz ardı edilir. suçlu biz oluruz. bir de şey derler, "hayat seçimlerden ibarettir." hayat hiç bişeyden ibaret degildir halbuki.

neyse benim yine kafam karıştı biraz galiba.

ruby dedi ki...

şöyle diyor aslında şarkı: ya içindesindir çemberin, yada dışında yer alacaksın, kendin içindeyken kafan dışındaysa,işte o zaman olacak olanlar hiç de iç açıcı olmayacak diyor, o zaman her şey bir anda dramatikleşecek, meyhane köşelerinde kahrolmaya kadar giden hazin bir sonla karşı karşıya kalacaksın. yani şey diyor: hey sen! bi gün bi yerde bi çemberle karşılaşırsan filan ne yap et, ya o çemberin içine gir, yada sonsuza kadar dışında kal. sakın çemberin içindeyken kafan dışarda filan kalmasın. bu kendine yapacagın en kötü şeydir. aslına bakarsan sen en iyisi çemberin içinde olmaya bak, çünkü dışında olmanın sana teorik olarak getirecegi varsayılan mutluluga pratik olarak asla sahip olamayacaksın. o yüzden şimdi düşündüm de aslında bu şarkıyı şöyle modifiye etmeli, ya içindesindir çemberin yada içinde yer alacaksın!

böyle işte.. bahsi gecen çember nedir o ayrı ve derin bir mevzu tabi. krebs cemberi olabilir mesela kim bilebilir :)

Adsız dedi ki...

Çemberlerden bahsetmişken, ben de diyorum ki, hayat iç içe geçmiş dairelerden ibarettir. En küçük daire, kalp dairesi, bunun dışında beden dairesi, sonra aile, belde, bölge,ülke,dünya... gibi daireler.

En küçük daire kalp dairesi olduğu halde, en büyük ve en önemli vazifeler burada bulunmaktadır. İnsan en fazla mesaiyi bu dairenin bakımı, tefrişi ve tezyini için ayırmalıdır. Burası hayatın da yönetim merkezi, ana kumanda odasıdır. Burada işler yolunda giderse, diğer dairelerde hiç bir zorlukla karşılaşılmaz.

Kalp dairesi, yazınızda bahsedilen çemberin içini de, dışını da kapsar. Akla ve ruha da kalp merkezinden kumanda etmek, onları doğru amaçlara ve doğru istikametlere yönlendirmek mümkündür.

Kalp, imanın, sevginin, merhametin, şefkatin, adaletin hanesi olduğu gibi, iyi bakılmazsa cehaletin, vahşetin ve zulümatın da merkezi olabilir.

Kalbimizi imanla dolduru, ibadetle güzelleştirir, erdem ve faziletle muhafaza edersek, çemberin içi de dışı da güzel olacaktır. O zaman sırtımızdaki yük hafifleyecek, daha kolay tahammül edeceğiz, terk etmeye de gerek kalmayacaktır.

"İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden kişi kâinata meydan okuyabilir"

Kâinata meydan okuyacak bir imana sahip olmanızı ve olmamızı diliyorum.

mq dedi ki...

gönül pınarı;
"Kalbimizi imanla dolduru, ibadetle güzelleştirir, erdem ve faziletle muhafaza edersek, çemberin içi de dışı da güzel olacaktır. O zaman sırtımızdaki yük hafifleyecek, daha kolay tahammül edeceğiz, terk etmeye de gerek kalmayacaktır."

güzel söylüyorsunuz tabi, bu böyledir. söylerken böyle güzel de, hayata geçirmek kolay degil, teoride süper; ama pratikte bu kadar basit olmuyor. dogru ile yanlışın bile karıştıgı bir cagda yaşıyoruz. kafaların karıştıgı bir cagda. bir sürü bölünmüşlükle fln.

hem bazen terk etmek de lazımdır, her hicret bir inkılaptır ne de olsa.

İbn-i Sina dedi ki...

sevgili ruby, sevgili quentin,
efendim, buraya bir daha uğramayı düşünüyor musunuz? :)
pek bi öksüz kaldı da..

ruby dedi ki...

sevgili ibn-i sina, tabi ki buraya bir daha ugramayı düşünüyoruz ancak şerait ve ahval izin vermiyor ki her düşündüğümüzü her istediğimiz zaman yapabilelim.

ne yazık ki fizik tedavideyiz şu anda ve ne yazık ki sürekli derste, serviste, poliklinikte yada ünitede olmak zorundayız. böyle işte... hadi gel çay ocagına gidelim senle, benden sana bi demli çay, senden bana da bi elma çayı, bize ne vizitlerden, sınavlardan, yergason testinden filan canım :)

Adsız dedi ki...

yada değil ya da...
hiç önemsiz olur mu?

cenkunal dedi ki...

Uğramayacaklar,baksanıza.
Ölü bloglar var bir,bir de can çekişen bloglar böyle.
:-)

mq dedi ki...

hayır, siz yanlis tani koydunuz cenk unal, bu blog can cekismiyor, dinleniyor. : ))

İbn-i Sina dedi ki...

yok yok quentinciğim, tıp okuyorsun ama hiç anlamıyorsun bu işlerden :P cenk bey haklı, can çekişiyor can :) ruby, bari sen bişeyler yap :)

ruby dedi ki...

bi şey, hımmm , yapmak lazım tabi bi şey..

nasıl bi şey yapsak?
şöyle bişey yapsak mesela...

Okan var serviste, I want to fly like butterfly diyerek pat diye toplantı salonuna girdi dün, ikisi de balık burcu oldukları için Einstein'la çok ortak yönleri oldugunu düşünüyomuş bir de, şey dedi bi de, her gün mail kutusunu kontrol edenlerin IQ su 10 filanmış, dogrumu ki diye düşündüm bi an, karayip korsanlarını kim çekmişti diye soruyodu en son, koridorda da adamda müthiş akıl var abicim diye kendi kendine konuşuyodu, halimeyi hemen bulması lazımmış, patronun başını çektiği bir suç zincirine dahil edilmek isteniyormuş, patronuna benzemeye başlamış giderek, yüzü bile ona benziyormuş artık, bana üç ünite kan verildi, kim verdi bu kanı, kimin kanı bu diye aygüne sormuş, aygün tabi solugu toplantı odasında aldı, birazcık korkmuş sadece :)

sevdim ben okanı, sadece biraz kafası karışmış hepsi bu, ne var sanki o kadar korkacak :)

leyla var bi de mesela, o da çok tatlı, kelebekler dedi bize, ilk gün de internlerden bi çocuga sen şeytansın demesin mi tam büyük vizitin ortasında:)

benim hastam en agır hasta galiba servisteki, paranoid şizofren, kronik bi hastaymış, ezan sesinden, sessizlikten ve polislerden çok korkuyor. çetin beyi de sonra anlatırım size, şimdilik böyle bi şey yetmiştir umarım :)

mq dedi ki...

benim hastam da kendini Allah sanıyormuş eskiden, geçmiş. ne kadar enteresan diy mi, elektro şok veriyorsunuz sonra öyle şeyler düşünmemeye başlıyor artık.

Adsız dedi ki...

Psikiyatri bölümünde stajdasınız sanırım şu sıralar.
Dikkat edin de koridorlarda kendi kendinize konuşmayın,aman.
:-)

ruby dedi ki...

quentin, cenk abinin şu son cümlesi gizli anlamlar içermiyo mu sence de? kendisi bizim de koridorlarda kendi kendine konuşma potansiyeli olan bi takım ruhsal zaafiyetlerimiz oldugunu ve hatta kendimizi bu açıdan sık sık yoklamamız, kendimize dikkat etmemiz gerektiğini ima etmiş sanki.

ne dersin, haksız mıyım? cenk abi bizim biraz nasıl derler yani pek normal olmadıgımızı filan düşünüyo sanırım. zaten bi kaç post önce de blogumuzu can çekişen bloglar kategorisine koyup, çok yakında bloglar alemine korkunç bi sonla veda edecegimiz imasını yapmıştı:)daha ilk postlardan birinde de siz kimsiniz, nerden çıktınız, amacınız nedir, hedefiniz nedir gibi bi şeyler söylemişti. aramızda kalsın quentin ama cenk abinin blogumuzun tez zamanda parçalanıp yok olması için gizli faaliyetler içerisinde olan bir suç zincirinin başını çektiği konusunda ciddi şüphelerim var :)biliyosun ilk postlarına rekor sayıda comment almış saygın ve bir o kadar da degerli blogger'larız sonuçta, ikimizin de einstein'la balık burcu olmak dışında pek çok benzerlikleri bulunabilir araştırılırsa:)

bülent hocanın beni bu psikiyatri stajından kesinlikle gecirmesi gerekiyo. baksana alınma sanrısı, perseküsyon sanrısı (kötülük görme sanrısı),büyüklük sanrısına örnek olabilecek cümlelerle doldurdum bu yazıyı:)

sevgiler, saygılar, mutlu, huzurlu, güneşli yarınlar cenk abi ve herkesler...

cenkunal dedi ki...

327 yorumluk rekor bu gidişle sizi bir yıl idare edecek gibi.
:-)

Adsız dedi ki...

"Susun bakiiiiim. Şurda ciddi bişeyler konuşuyoz. Vır vır vır vır ne bu çene?" dedikleri olmuyo mu hocalarınızın çok merak ediyorum. :P Yaw şu hastane koridorları muhabbetini bi kenara bırakın da size bikaç şiy söliiim çemberin içi ve dışı konusunda...
Gönülpınarı'nın yaptığı yorumlar çok hoşuma gitti. Kalp konusunda oldukça başarılı tespitler yapmasına rağmen şunları da eklemeden içim rahat etmeyecektir.
İçiçe çemberlerin olması çok muhtemeldir. En içteki çemberin de en önemli çember olması gerektiği ve buraya da en fazla zamanın ayrılması gerektiği de çok doğru bir tespittir. Ama akıl ve ruhun; kalp çemberi ile kumanda edilmesi gerekliliğine katılmıyorum. Bu üç olgunun aynı halkayı yöneten üç merkez olduğuna inanıyorum. Bu üç merkezden herhangi birinin sağlıksız yürütülmesi durumunda çember çember olmaktan çıkar elipse veya başka dengesiz bir şekle bürünür bence... Şöyle ki herhangi biri çok iyi kalpli; fakat ruhsal ve akılsal gelişimden yoksun ise kötü niyetli kişiler tarafından kolayca başka yönlere kanalize edilebilir. Çok iyi bir akla sahip biri; bu aklı kalbini ve ruhunu değil de; sadece cebini doldurmak için kullanıyorsa kalp ve ruh sermayesini tükettiği oranda cep sermayesini doldurmayı başaracaktır. Sadece ruh gelişimini başarmış fakat akıl ve kalp olgularından yoksun bir bedeni zaten çoğu zaman tahayyül bile edemeyiz.
Neyse bu çemberin dışında kalan içiçe çemberler ise en içteki çembere çok yakındır. En içteki çemberi en yuvarlak şekilde tutmanız gerekmektedir ki bi sonraki çemberin sınırlarını ihlal etmesin. Bu çembere en yakın çemberleri kabaca arkadaşımızın söylediği gibi sıralayabiliriz veya bu çemberleri daha da sıklaştırarak diğer olguları ekleyebiliriz... kulluk görevleri, eş hakkı, aile kardeş hakkı, okuldaki görevler, işyerindeki görevler, kul hakkı, helal, haram, vs... vs... vs... (aslında vs lerden biri vesaire değil ve sonrası demek :))
Bir veya birkaç çemberin dışında bulunmak zayıf da olsa muhtemeldir. Bu bazen insanın kendi insiyatifinde olmayan bi durum oluyor. En basit örneği akıl sahibi olmamak gibi. Bu kişinin elinde olmamakla birlikte, kişiye diğer çemberlerin bir çoğunun dışında kalma hakkı sağlamaktadır. Ama herzaman bütün insanların az sayıda da olsa birkaç çemberin içinde olduğunu düşünüyorum. Biz bu çemberlerden birini zorladığımız zaman onu tek çember sanırız. Halbuki çemberler bizim düşündüğümüzden çok daha fazla sayıdadır. Olağan şartlarda en başarılı, mutlu, hayatı iyi yaşayabilecek kişi ise; ya bu çemberlerine en düzgün şekli verebilerek bir sonrakinin sınırlarını koruyabilen veya çemberlerine esneklik sağlayarak sınır ihlalleri olabilecek durumlarda çemberlerin şeklini değiştirerek en kısa zamanda da eski haline getirebilendir. Ancak bunların her ikisini de aynı anda yapabilen bir insan en kıskanılacak insan olmalıdır. Çemberi üçgen veya dörtgen yapabilirsiniz. :) Bu durumda diğer çemberlerin hepsini üçgen veya dörtgen yapmak zorundasınız ve çemberlere de hiçbir dairesel hareket imkanı vermiceksiniz, (ki pratikte bu mümkün olmuyor) köşeler içiçe girmesin. İşte çemberin içinde kalmak okkadar zor ve zahmetli bir iştir. :P
Neyse gelelim sizin kastettiğiniz çemberin dışına... Çemberin dışını çoğu zaman umutsuzluk olarak algılar yazarlar, şairler veya söz yazarları... Bu dikkat çekebilmenin tekniği ve başarılı bir yoludur. Halbuki yeniden bir doğuştur... Çünkü yeni bir çemberin içidir bir çemberin dışı. İnsan bazı olumsuzluklar yaşamıştır o çemberin sınırlarını ihlal ederek. Zaten insan artık umutsuzluğu içine sindirdiği zaman umutsuz bir durumdadır... Yoksa insan manen her gücü taşıyabilecek bir kapasiteye sahiptir. İnsanoğluna yüklenen bu yük meleklerin kaldıramayacağı derecede ağırdır. Çemberin bittiğini sanan bir insan kör olmalıdır. Diğer çemberlerin varlığından bihaber olmalıdır. Kendiniz çemberin içindeyken aklınızın veya kafanızın dışarda kalmasından şunu kastettiğinizi sanıyorum: insan bir ikileme, paradoksa veya çıkmaza girdiğini düşünür. Halbuki insan bu durumdan muhtemelen kurtulmak istemediği için yaşıyordur. Herşey elimizde mi? Hayır tabiki. Hiçkimsenin herşeyi elinde olmuyor. Ama elde olan şeyleri değerlendirmek elimizde. Olan imkanları değerlendirmesek: "Biz ne yaparsak yapalım herkes aleyhimize çalışıyor. Bütün olgular bana inat işliyor? Ben ne yaparsam yapayım sonuç alamayacağım." şeklinde düşünürüz... En tehlikeli nokta olan ve bizim çemberin sonu veya dışı dediğimiz noktaya vardığımızı sandığımız yere geliriz. Aman bu noktaya gelmeyin ve mümkün olduğunca buralardan uzak durun.

Saygılar çiçekleri eve yollayın.
Tamam lütfen fazla alkışlamayın avuçlarınız kızarır... :P

Adsız dedi ki...

güzel yazmişsınız ama bana hayat o kadar karmaşık gelmiyor, insanlar neden bu kadar derin düşünürler anlamıyorum....

mq dedi ki...

gönül pınarı'nın da, derviş'in de yorumları ayrıntılı ve bilgilendiriciydi, çok faydalandık; lakin, bizim kastettiğimiz çemberin dışı ile sizin çemberlerinizin dışı aynı değil sanırım.

cemaat.com'da bir yazı vardı, istiklal'de cami olmak diye :
http://cemaat.com/node/3483 .
sanırım biraz böyle bişeydi bizim kastettiğimiz çemberin dışı. tam böyle de değil tabi. ben böyle düşündüm, bilmem ruby ne der?

İbn-i Sina dedi ki...

hmm ben simdi cözdüm, neden özellikle bu blogun yorum rekorunu kirdigini. e tabi insan kirk yilda bir bi post yazinca, sasirmamak gerek :P

mq dedi ki...

alcaın olsun ibn-i sina, tam 22 post var şurda görmüyo musun. söylediğin lafa bak, bi de o kadar çayımızı içtin : )

İbn-i Sina dedi ki...

olsun :) hatta aşk olsun :P
siz benim bardaklarımı mı saydınız hanımefendi? aman ne ayıp ne ayıp..
:P

cenkunal dedi ki...

Son postanıza yorum yazılmıyor.
Hipotezlere gelince...
Aktüel'in son sayısında okumuştum.
Bir doktor,Allah'ın 99 esma-i hüsnasıyla insanların ruhsal yapılarını dirliğe ve sağlığa kavuşturuyormuş.
P halde
4. hipotez:Sıkıntıya mahal ve sebep yoktur.

mq dedi ki...

ilahi cenk abi,
4. hipotez'in yeri son posta değil mi. böyle oraya yazacağınız yorumları başka yere yazarsanız tabi son postada yorum olmaz : ))

dünyaya dalmışlığımız ve dünya işlerine bu kadar kendimizi kaptırmışlığımız, topraktan kopmuşluğumuz sebep oluyor sıkıntılarımıza diyebilir miyiz. dünyadan olmayan dertler sıkıntıya değil, ızdıraba sebep olur diyebilir miyiz. sanırım diyebiliriz...

ibn-i sina,
sayılabilecek kadar çay içmiş olsan gene iyi. öyle çok içtin ki bardakları sayamadık artık : ))

İbn-i Sina dedi ki...

aslında söylemiycektim ama çayınız hiçte güzel değildi hanımlar :P
sırf ayıp olmasın diye o kadar çok içmiştim. ademoğlu işte, iyilik de yaramıyor..
:)

| Top ↑ |