17 Eylül 2006 Pazar

"sınav var çalışmadım" hastalığı

semptomlar
  • can sıkıntısı. (olmazsa olmaz semptomdur. spesifik olmasa da %100 sensitiftir. )
  • bilgisayar başında saatler geçirme.
  • ders çalışmıyorum ama faydalı bişey yapıyorum; kitap okuyorum kaçışmaları (işte sırf bu yüzden en çok ögrencilik yıllarında kitap okunur. en belirgin klinik örnekler için bakınız: şeyma, fevziye)
  • normalde hiç umursanmadigi halde kalkabilirse evi temizlemeye karar verilmesi (genelde kalkılamadıgından ev sınav zamanları hiç temizlenmez, temizlemek daha yogun düşünülmesine ragmen ev, normal zamanlardan daha kirlidir. )
  • evet, oturdugu yerden kalkamamak. yattıgı yerden kalkamamak. (genel olarak kalkamamak. klinik için bakınız : rukiye)
  • televizyon basinda daha önce hiç seyredilmemis, sınavdan sonra da seyredilmeyecek dizilerle saatler gecirilmesi.
  • erkenden yatılırsa suçluluk hissedileceginden, muhtelif seylerle oyalanma, uyumama. (böylece sabah da erken kalkılmaz. kalkmamak bir eylem degil, eylemsizlik oldugundan daha kabullenilebilirdir. erken yatmak kadar suçlu hissettirmez. gerci bir grup hasta sabah kalktıklarında "ohh iyi ki de uyumusum çok uykum vardı" derler, hastalığın degisik, nadir görülen bir klinigidir. bakınız : zehra. başka bir klinik de aşırı uyumaktır. bakınız : nazan )
hastalığın seyri
  • rekürrens ve relapslar gözlenir. nöbetlerle seyreder. sınav yaklaştıkça klinik şiddetlenir. sınavdan çıkınca, önce çöküntü sonra da rezolüsyon dönemlerine girilir. bir hafta sonra hastanın hiç bişeyciği kalmaz.
  • hastalığın aşısı yoktur. geçirilmeyle bağışıklık kazanılmaz. konuşma ile bulaşır. ev arkadaslarında salgınlar görülür. öss gibi sınavlar epidemiye sebep olurlar.
  • korunmak için düzenli çalışmak gerekir.

20 yorum:

Adsız dedi ki...

3-4 sene öncesini hatırlattı bana :))))))

Adsız dedi ki...

pişman değilim:) gene olsa gene yaparım. bknz ramazan bayramı bayram ertesine sınav mı konur? Allahsız tospalar! artık nihat genç okumucam beni küfre alıştırıyo...

Adsız dedi ki...

katılıyorum fevziye'cime ben de pişman değilim:)

Adsız dedi ki...

bi de hastalığın ilginç yanı bu şeyleri yaparken normalden çoook daha fazla hoşlanmanız,yani snv ların böyle güzel yanları da var ,dimi ama? :)

Adsız dedi ki...

bende de okuldayken vardı bu hastalık. Bence bu insanın elinde olan birşey değil. Psikolojik olarak strese girmeyen örenciler genelde derslerinde başarılı olamıyordu bizde... Bu stresin bi faydası örencileri motivasyona sevk etmesidir. Öğrenciler ister istemez kafalarında şu soru işaretlerini koyuyor: "Acaba ben günde 6 saat çalışarak yeterince çalışmadım mı? Diğer arkadaşlarım soruları benden daha iyi bilirlerse çan eğrisinin altında mı kalacam? Ya hoca birilerini bırakmak zorunda hissedip te çalışanlar arasında en az çalışanın ben olduğunu düşüncesine kapılırsa?". Bu gibi tedirginlikler örencileri başarılı kılsa da şiddet durumunda psikolojik bozukluklara sebep olur. Şekil-1-a "Ben".

mq dedi ki...

"Ya hoca birilerini bırakmak zorunda hissedip te çalışanlar arasında en az çalışanın ben olduğunu düşüncesine kapılırsa?"

bizde çan egrisi felan yok neyse ki. ama beni de en çok strese sokan bu üstteki. nitekim bugünki sınavda, stajı geçenlerin sonuncusuyum. benden düşük alan tek kişi var, o da kaldı. eger o kalmasa idi, belki de kalan tek kişi ben olacaktım.

ama insaf etsinler. testten 84 almışım, sözlüme 40 vermişler. bizde geçme notu 60. 62 ile geçtim işte. yani kalmam işten bile degildi, sonuncu olsaydım. bu yüzden çok çalışmayan bi grupta olmak daha iyidir. en güzelidir.

aslında sınavlardan önce arkadasların ortalama stres düzeylerine göre, çok rahat bi ogrenci sayılabilirim ama bu sınavda kötüydüm galiba. dün gece uyuyamadım, sabah midem bulandı felan. şimdi de bulanıyor, başım dönüyor, üşüyorum. evde tek başıma kaldım. yalnızlık çaptı galiba. eheh.

mq dedi ki...

anonymous;

bunları sınav zamanı yaparken daha çok mu hoşlanıyoruz. emin degilim. sınav zamanı ders çalışmayayım da aman ne olursa düşüncesi vardır, sanırım pek bişey hissetmiyoruz bunları yaparken. yani ben hissetmiyorum. öylesine yapıyorum işte. oyalanmak için. eger o işi yapmazsam boş durdugum için kendimi daha suçlu hissedeceimdir, o yüzden boş kalmamalıyımdır, ders çalışasım da hiç yoktur felan.

sınav yokken boş boş oturmaya tercih etmedigimiz bu seyleri, sınav varken yapıyorsak; bu, daha çok zevk aldıgımızdan degil, boş kalamadigimizdandır diye düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

İmtihan stresi çekmenize gerek yok.
Ben ünideyken son senenin en mühim imtihanına hiç çalışmamıştım.İmtihan sözlüydü ve sıramı beklerken iki üç konuyu okudum ne olur ne olmaz diyerek.
Sorular ordan çıktı şansıma. :-)
Yüksek puanla geçtim.
Strese değmezmiş. :-)

mq dedi ki...

her zaman işler öyle yaver gitmiyor işte cenk ünal. bana da anlatmadıkları, notlarda olmayan seyler sordular mesela : ))

ya aslında gecen sene çok ballı idim, bu yıl bi haller oldu. kimse hasta sunmazken hocalar beni seciyo, zor soran hocalara düsüyom felan.

tahin dedi ki...

:))
Cok ozledim sizleri:)

6 kisi bir yurt odasinda yasardik yillar once:) Final zamani en cok kitap okudugumuz zamandi kesinlikle:) Bir de geyigin dibine vurdugumuz zaman:)

En son iki sene kendimizi orguye vurmustuk:) Sinav vakti stres atiyorum bahanesi ile ortaligi boyunatkisina bogmustuk:P (En kolay o da o yuzden:) Koltuk kesme derdi yok:P)

insan dedi ki...

bu stresten kurtulmanın en kolay yolu:
cizgi film :)

Av. Ertuğrul Harman dedi ki...

bir de bunun "ödev/makale/tez var yazmadım" hali vardır ki o da başka bir ömür törpüsüdür. fenadır.

sanıyorum literatürde bu illet "procrastination" olarak anılıyor.

mq dedi ki...

ryu kun;
tez/makale felan, kronik seyirli bişey olduğundan daha zor bizimkinden. bizim sürekli sınavlar oluyor, bi süre sonra vücüt direnç kazanıyor, ilki kadar şiddetli olmuyor hastalık. sizde tek tez var, nasıl direnç kazanasınız. allah yardımcınız olsun valla.

mq dedi ki...

insan;
bu ara televizyonlarda hiç güzel çizgi film yok galiba. eskiden ne güzel candy'ler sandy bell'ler, böyle harika kız çizgi filmleri vardı. çocuklar için pembe dizi tadında :) televizyonlarda yok da, güzel sinema filmler çıkıyor, duyuyoruz, ama izmitte bulamıyoruz.

arkadaşlarda çizgi film koleksiyonları varmış, duyuyoruz, ama onlardan da faydalanamıyoruz...

tahin;
örgülerin modası geçti artık, şimdiki nesil takı yapıyor sürekli :) her gün başka başka küpeler, kolyeler, bileklikler... ama beni örgü gibi sarmadı.

Adsız dedi ki...

Bu can sıkıntısı çağımızın en büyük salgınlarından biri... En büyük belirtisi de bizim gibi canı sıkılanların saatlerce bilgisayar başında sosyalleştiğini zannederek bilakis iyice asosyalleşmeleridir. Şekil 2-b-"Ben". İnsanlarımız gitgide batılılaşma yolunda adımları hızlı hızlı atarlarken yaşam tarzlarını da batının tek dişi kalmış medeniyetine kaptırmak gafleti ve ne yazık ki gayreti içindeler. Bazı göstergeleri:
Dini Bayramlarda insanlarımızın kimseyle bayramlaşmadan tatil yörelerine gitmeleri.
Apartman hayatı yaşayan kişilerin komşusunu dahi tanıma çabası sarfetmemesi.
İnsanların kentleşme adı altında aile ve akraba mefhumunundan zamanla uzak kalmaları... vs.vs...
Buna dur demenin bir yolu var mı??? Var tabii ki. Dejenere toplumumuza kültürüne sahip çıkma bilincini nasıl kazandırırız sorusunu çözmek yeter. Baz model Japonya. Japonlar hem gelişmişliği, hem zenginliği, hem kendi kültürlerini birarada yaşıyorlar. Aslında bu üç olgu da birbirleriyle etkileşimli... Kültürlerini başlıca dürüstlük üzerine oturtmuşlar. Bu da beraberinde zenginliği getiriyor. Zenginlik ise beraberinde gelişmişliği getiriyor. Kusuruma bakmayın ama bizim kullanamadığımız ama Japonların kültüründen daha sağlam kültürümüz maalesef batının şiddetli rüzgarı etkisindedir. Biz bu sevdalarla hem canımızı sıkar hem de muvaffak olamayız. Kalınız sağlıcakla. :]

Adsız dedi ki...

Kim bu derviş böyle bilmiş bilmiş?

diyerekten yazmaya çalıştığım yorum bir başka blog yorum şeysine tıklayınca uçtu gitti.geri döndüğümde yoktu.gelde yaz şimdi bir dahaa.

uzun lafın kısası can sıkıntı pek olmaz ya bende.aslında bundan bahsetmemiştim ama =) üzülebilirim ama canım sıkılmaz.

konudan alakasız olarak geçenlerde bi hoca bana seni hep derviş
gördüm dedi.derviş olma anlamında dedi.

şahsen soyşıl olalım/ın davasını verdim bir süre çok ama bunu kabul edende etmeyende en sonunda net bağımlısı olarak kaldılar.=) o yüzden bilemiyorum.ama gelecekten ümitliyim.aslında sizin bi 20üstü olduğunuzu varsayarsak ;yani şöyle bi 5 sene sonra çok daha farklı olurum diye düşünüyorum aslında sosyallik anlamında ama..zor tabii değerlere sahip çıkmak falan..dur bakalım zaman neler gösterecek..

bende insanların yaşla değişeceğini falan düşünüyorum ama öyle değil galiba.ne de olsa şurda 40küsur yaşında bi kadın 40küsur yaşında bi kadınla küsebiliyorken..yada 40yaşında bir erkek yalnız hissedebiliyorken..

asosyalliğide bir rahatsızlık olarak görüyorum.kolay şey olmasa gerek yani.yani mesela burda oturmak asosyallik değil ama bir cemiyette ya da herhangi bir yerde rahatsız hissetmek ya da cemiyetlerden kaçmak asosyallik olabilir.veya diksiyon anlamındada aktarmamak burda aktardıklarımızı falan..o bakımdan da, dengeyi kurmak lazım..

aslında ben özlüyorum ya bu blogları..P: okumayı..
yazmayında okumayayım.
neyse.öyle bişeyler işte.

aylak adam dedi ki...

ben bu hastalığın pençesine tam dört sene boyunca düştüm ama gelin görün ki hastalığın acısı hastalık yaşanırken değil de yaşandıktan sonra çıkıyor :)

Adsız dedi ki...

çok doğru might, çok doğru. ne yazık ki çok doğru. :)

Aşk-ı Beka dedi ki...

pss ve sös diye terimler var :)
sınav öncesi sendromu ve post-sınavik sendromlar :)
sanırım tıp öğrencisisiniz :)
hastalığın prognozunu etkileyen sebepleri de yazsak güzel olabilir :)
geçtiğimiz hafta nöro. sınavında tam bir SÖS yaşamıştım Allaha şükür geçti..
hepsi bitsin, TUS da hayırlarla geçsin inşallah ve yerleşelim yerlerimize dimi :)

mq dedi ki...

aa ben bu yorumu görmemisim galiba, yeni gördüm. gerci 7 ay sonra cevap yazmanın da pek bi mantigi yok ama, evet biz tıp ogrencisiyiz, ogrencisiydik felan. ay evet, şu TUS çok fena. 1 buçuk ay kaldı.

| Top ↑ |